ibrahim Yertürk
Köşe Yazarı
ibrahim Yertürk
 

Fıstıksız Olsun

  Sağlıklı beslenme ile en başta fiziksel sağlık korunmuş olur. Günlük yaşam konforunu arttırırken aynı zamanda bağışıklık sistemini güçlendirerek kronik hastalıklara yakalanma riskini azaltır. Karaciğer, kalp, bağırsak ve böbrek gibi birçok organda hastalıkların meydana gelmesini engeller. Beyin fonksiyonlarını destekleyerek stres ve depresyon riskini azaltıp ruhen de sağlıklı olmamıza katkı sağlar.  Bir ürünü tüketirken sadece sağlıklı olması veya öyle gözükmesi yetmez. Hammaddesinden üretimine ve sofraya gelinceye kadar geçtiği tüm aşamalarında;  her yönüyle temiz, sağlıklı, organik ve helal olması aranır.  Yediklerimiz ve içtiklerimiz çiftlik veya tarlalarda henüz üretime başlamadan daha tohum halindeyken gerek dış müdahalelerden gerekse bulundukları ortamlardan etkilenerek tüketici güvenliğini tehdit ederler. Kontrol mekanizmaları çok ciddi bir şekilde çalışmadığında bu tehditler yeni hastalıklara sebep olarak daha da büyürler. Birde hızlı nüfus artışının getirdiği gıda ihtiyacını bahane ederek, doğrudan bitkisel veya hayvansal kaynaklardan değil, kimyasal işlemler veya biyoteknolojik yöntemlerle üretilen sentetik gıda ürünlerinin hızlı bir şekilde günlük hayatımızda yer almaya başlaması bu sarmalı daha da büyütür.  Henüz geviş getiren hayvanların midesindeki enzimlerden yapılan peynir mayasının imalatında hangi hayvanın midesinin kullanıldığını bile açıklığa kavuşturmadan, ineğin kök hücresinden veya bezelye proteininden elde edilip 3D yazıcılarla üretilen biftekler pek yakın bir zamanda sofralarda yerini alacak. Genetik teknoloji kullanılarak 3 yıl yerine 1.5 yılda yetişen somon balıkları da üretilebiliyor. Yakın gelecekte daha kısa sürede daha iri ve daha dayanıklı genetiği değiştirilmiş birçok ürünle karşılaşacağız. Unutmamamız gereken em önemli husus ise, aynı gibi gözükse de aslında doğal ortamda yetişmiş organik ürünlerin ‘çok daha fazla vitamin ve mineral barındırma’ ve ‘antioksidan özellikleri sebebiyle vücudu temizleyici etkide bulunmak’ gibi üstünlükleri olmasıdır.  Biz de yakın gelecekte,  Gaziantep’e yeni atanmış vali gibi tepki gösteririz herhalde. Vali Bey’e ilk gün ikram edilen her şey fıstıklı imiş. ‘Kahvenizi nasıl istersiniz?’ diye sorulunca; ‘fıstıksız olsun’ demiş. Birçoğuna sentetik ve katkı maddeleri bulaştırılmış gıda maddelerinden uzak durmak için alırken ‘katkısız olsun’ vurgusunu yapmamız gerekiyor. Yumurtadan yoğurda, sütten peynire, mısırdan buğdaya kadar ya genetiği değiştirilmiş, ya katkı maddeleri ile zehirlenmiş veya tamamen sentetik olarak üretilmiş besin maddelerinin yaygınlaşması akla şu soruyu getiriyor: Her yönüyle temiz, sağlıklı, organik ve helal besin kaynaklarına ulaşmak için ne yapmak gerekiyor? Öncelikle bu konuda kendileri yemeyeceği gıdaları müşterisine de satmayan işletmeleri bulup onlardan alışveriş yapmamız lazım. Beyninin gizli ajandasında ‘aldatma’ diye bir kavram olmayan, ürün temin ettiği kaynakları kılı kırk yararak araştıran, gözünü para hırsı bürümemiş; temiz, sağlıklı ve helal ürün satanları tercih etmeliyiz. ‘Böyle esnafı nereden bulacağız?’ diye sormayın. Biraz sorup araştırıp, eş dost tavsiyelerini dikkate alarak bulursunuz. Allah’a çok şükür ki sağlıklı ve helal ürün hassasiyetini henüz kaybetmemiş işletmeler, bazı ara sokaklarda yeterince tanınmadıkları için zor da olsa ayakta duruyorlar. Kendi gıda güvenliğimiz ve el attığımız her ürüne ‘fıstıksız olsun’ dememek için bu işletmelerin ayakta durmasına destek olmalıyız.   Sağlıcakla kalınız. İbrahim YERTÜRK ibryerturk@gmail.com
Ekleme Tarihi: 27 Eylül 2025 -Cumartesi

Fıstıksız Olsun

 
Sağlıklı beslenme ile en başta fiziksel sağlık korunmuş olur. Günlük yaşam konforunu arttırırken aynı zamanda bağışıklık sistemini güçlendirerek kronik hastalıklara yakalanma riskini azaltır. Karaciğer, kalp, bağırsak ve böbrek gibi birçok organda hastalıkların meydana gelmesini engeller. Beyin fonksiyonlarını destekleyerek stres ve depresyon riskini azaltıp ruhen de sağlıklı olmamıza katkı sağlar. 
Bir ürünü tüketirken sadece sağlıklı olması veya öyle gözükmesi yetmez. Hammaddesinden üretimine ve sofraya gelinceye kadar geçtiği tüm aşamalarında;  her yönüyle temiz, sağlıklı, organik ve helal olması aranır. 
Yediklerimiz ve içtiklerimiz çiftlik veya tarlalarda henüz üretime başlamadan daha tohum halindeyken gerek dış müdahalelerden gerekse bulundukları ortamlardan etkilenerek tüketici güvenliğini tehdit ederler. Kontrol mekanizmaları çok ciddi bir şekilde çalışmadığında bu tehditler yeni hastalıklara sebep olarak daha da büyürler. Birde hızlı nüfus artışının getirdiği gıda ihtiyacını bahane ederek, doğrudan bitkisel veya hayvansal kaynaklardan değil, kimyasal işlemler veya biyoteknolojik yöntemlerle üretilen sentetik gıda ürünlerinin hızlı bir şekilde günlük hayatımızda yer almaya başlaması bu sarmalı daha da büyütür. 
Henüz geviş getiren hayvanların midesindeki enzimlerden yapılan peynir mayasının imalatında hangi hayvanın midesinin kullanıldığını bile açıklığa kavuşturmadan, ineğin kök hücresinden veya bezelye proteininden elde edilip 3D yazıcılarla üretilen biftekler pek yakın bir zamanda sofralarda yerini alacak. Genetik teknoloji kullanılarak 3 yıl yerine 1.5 yılda yetişen somon balıkları da üretilebiliyor. Yakın gelecekte daha kısa sürede daha iri ve daha dayanıklı genetiği değiştirilmiş birçok ürünle karşılaşacağız. Unutmamamız gereken em önemli husus ise, aynı gibi gözükse de aslında doğal ortamda yetişmiş organik ürünlerin ‘çok daha fazla vitamin ve mineral barındırma’ ve ‘antioksidan özellikleri sebebiyle vücudu temizleyici etkide bulunmak’ gibi üstünlükleri olmasıdır. 
Biz de yakın gelecekte,  Gaziantep’e yeni atanmış vali gibi tepki gösteririz herhalde. Vali Bey’e ilk gün ikram edilen her şey fıstıklı imiş. ‘Kahvenizi nasıl istersiniz?’ diye sorulunca; ‘fıstıksız olsun’ demiş. Birçoğuna sentetik ve katkı maddeleri bulaştırılmış gıda maddelerinden uzak durmak için alırken ‘katkısız olsun’ vurgusunu yapmamız gerekiyor.
Yumurtadan yoğurda, sütten peynire, mısırdan buğdaya kadar ya genetiği değiştirilmiş, ya katkı maddeleri ile zehirlenmiş veya tamamen sentetik olarak üretilmiş besin maddelerinin yaygınlaşması akla şu soruyu getiriyor: Her yönüyle temiz, sağlıklı, organik ve helal besin kaynaklarına ulaşmak için ne yapmak gerekiyor?
Öncelikle bu konuda kendileri yemeyeceği gıdaları müşterisine de satmayan işletmeleri bulup onlardan alışveriş yapmamız lazım. Beyninin gizli ajandasında ‘aldatma’ diye bir kavram olmayan, ürün temin ettiği kaynakları kılı kırk yararak araştıran, gözünü para hırsı bürümemiş; temiz, sağlıklı ve helal ürün satanları tercih etmeliyiz. ‘Böyle esnafı nereden bulacağız?’ diye sormayın. Biraz sorup araştırıp, eş dost tavsiyelerini dikkate alarak bulursunuz. Allah’a çok şükür ki sağlıklı ve helal ürün hassasiyetini henüz kaybetmemiş işletmeler, bazı ara sokaklarda yeterince tanınmadıkları için zor da olsa ayakta duruyorlar. Kendi gıda güvenliğimiz ve el attığımız her ürüne ‘fıstıksız olsun’ dememek için bu işletmelerin ayakta durmasına destek olmalıyız.  
Sağlıcakla kalınız.
İbrahim YERTÜRK
ibryerturk@gmail.com
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yerelvanhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

van haber