ibrahim Yertürk
Köşe Yazarı
ibrahim Yertürk
 

Dijital Feodalizm

​Orta Çağ Avrupası'nda topraklara sahip olan ve köylüleri köle olarak gören derebeylerinin örgütlenerek toplumu yönettiği, babadan oğula geçen sistem feodalizm olarak adlandırılır. Bu sistem; toprak sahipleri veya şövalyelerden oluşan soylular, kiliseye bağlı ruhbanlar ve köle olarak kullanılan köylü halktan oluşurdu. Genel olarak 15. yüzyılda son bulduğu kabul edilir. Feodalizmin yerini kapitalizm alınca derebeylerinin yerini fabrikatörler, köylü sınıfının yerini ise işçiler doldurdu. Sistem güncellenerek varlığını sürdürdü. Şimdilerde ise artık dijital feodalizmi konuşur olduk. ​Devlet otoritesini dahi bir kenara atıp kendi hâkimiyetleri için her yola başvuran dijital feodalizmin derebeylerinin elindeki en etkili silahlar, sosyal medya ve mobil oyunlardır. Bu iki alanı tahakkümü altına alan şirketler, her türlü kişisel veriye ulaşabilmekte ve bu verileri istedikleri gibi kullanabilmektedirler. Orta Çağ'da toprak sahibi derebeylerinin sahip olduğu sömürüye dayalı güç, artık günümüzde veriyi eline geçirenlerin elindedir. Biraz düşününce benzerliklerin hayli fazla olduğunu çok rahat görebiliyoruz. Feodal sistemde sömürülen köylü idi, şimdi ise kullanıcılar... ​Dijital derebeyleri için herhangi bir ahlak kuralı yoktur. Soykırım için dijital altyapılarını kullandırabilir, kanalları tamamen yalan haberler üretebilir, yayabilir, insanları intihara sürüklemeye varıncaya kadar akla hayale gelemeyecek şeyler yaptırabilirler. Yazılımlarının insanlığa zarar vermesi onlar için çok da önemli değildir. Onlar için önemli olan, daha fazla paraya dönüşerek etki alanlarının genişlemesidir. ​Kullanıcılara gelince; hızın verdiği hazzı yaşamayı tercih ettiklerinden, önce çevre ile bağları zayıflayıp kopuyor. Bundan sonra haz parametreleri nereyi gösteriyorsa oraya doğru bir yönelim başlıyor. Böylece yalnızlaşan birey, mutluluğu ekran başında arayınca farkında olarak veya olmayarak dijital feodalizmin kölesi oluyor. Ne yazık ki bu oltaya en fazla yakalanan ülkeler arasındayız. ​Dünyada mobil oyun oynayanların günlük kişi başına oyun süresi ortalaması 29,9 dakikadır. Bu konuda 'Dünya lideri hangi ülke acaba?' diye düşünmeyin. Çok uzaklara gitmenize de gerek yok. Günde ortalama 32,8 dakika ile lider ülke biziz. Ortalarda olma, vasat bir yolda huzurlu bir şekilde yaşama gibi bir derdimiz yok. Ya düğünde zurnaya, hamamda kurnaya âşık oluyoruz ya da düğünde zurnadan, hamamda kurnadan şikâyetçi oluyoruz. Sonuçta derebeylerinin sınırları içerisinde kaldığımız sürece onlar için bir sorun oluşturmuyoruz. Çünkü artık insan olarak bize mutluluk veren eylemler, hayatımızdan çıkmıştır. Artık her an iç huzursuzluğumuz, içimizi kemiren kronik bir hastalığa dönüşebilir. ​Son zamanlarda bazı kişilerin çok uzun yolculukları yaya, bisikletle veya at sırtında yapmak istemelerinin bir sebebi de budur. Yani çevre ile, doğal hayatla, diğer insanlarla yakınlaşma, iç içe yaşama isteği ile dijital derebeylerinin köleliğinden uzaklaşma, tüketim kaygılarının önüne geçme ve daha doğal yaşama arzusu. Teknoloji, insan hayatını bu kadar sarıp sarmalamaya devam ettikçe önümüzdeki süreçte doğal yaşamı daha çok arar hâle geleceğiz. Ancak mevcut yaşam konforumuzdan ödün veremeyeceğimiz için geri dönüşü kabullenemeyecek ve sadece nostaljik anılarla yetinmek zorunda kalacağız. Sağlıcakla kalınız. İbrahim YERTÜRK
Ekleme Tarihi: 21 Ekim 2025 -Salı

Dijital Feodalizm

Orta Çağ Avrupası'nda topraklara sahip olan ve köylüleri köle olarak gören derebeylerinin örgütlenerek toplumu yönettiği, babadan oğula geçen sistem feodalizm olarak adlandırılır. Bu sistem; toprak sahipleri veya şövalyelerden oluşan soylular, kiliseye bağlı ruhbanlar ve köle olarak kullanılan köylü halktan oluşurdu. Genel olarak 15. yüzyılda son bulduğu kabul edilir. Feodalizmin yerini kapitalizm alınca derebeylerinin yerini fabrikatörler, köylü sınıfının yerini ise işçiler doldurdu. Sistem güncellenerek varlığını sürdürdü. Şimdilerde ise artık dijital feodalizmi konuşur olduk.

​Devlet otoritesini dahi bir kenara atıp kendi hâkimiyetleri için her yola başvuran dijital feodalizmin derebeylerinin elindeki en etkili silahlar, sosyal medya ve mobil oyunlardır. Bu iki alanı tahakkümü altına alan şirketler, her türlü kişisel veriye ulaşabilmekte ve bu verileri istedikleri gibi kullanabilmektedirler. Orta Çağ'da toprak sahibi derebeylerinin sahip olduğu sömürüye dayalı güç, artık günümüzde veriyi eline geçirenlerin elindedir. Biraz düşününce benzerliklerin hayli fazla olduğunu çok rahat görebiliyoruz. Feodal sistemde sömürülen köylü idi, şimdi ise kullanıcılar...

​Dijital derebeyleri için herhangi bir ahlak kuralı yoktur. Soykırım için dijital altyapılarını kullandırabilir, kanalları tamamen yalan haberler üretebilir, yayabilir, insanları intihara sürüklemeye varıncaya kadar akla hayale gelemeyecek şeyler yaptırabilirler. Yazılımlarının insanlığa zarar vermesi onlar için çok da önemli değildir. Onlar için önemli olan, daha fazla paraya dönüşerek etki alanlarının genişlemesidir.

​Kullanıcılara gelince; hızın verdiği hazzı yaşamayı tercih ettiklerinden, önce çevre ile bağları zayıflayıp kopuyor. Bundan sonra haz parametreleri nereyi gösteriyorsa oraya doğru bir yönelim başlıyor. Böylece yalnızlaşan birey, mutluluğu ekran başında arayınca farkında olarak veya olmayarak dijital feodalizmin kölesi oluyor. Ne yazık ki bu oltaya en fazla yakalanan ülkeler arasındayız.

​Dünyada mobil oyun oynayanların günlük kişi başına oyun süresi ortalaması 29,9 dakikadır. Bu konuda 'Dünya lideri hangi ülke acaba?' diye düşünmeyin. Çok uzaklara gitmenize de gerek yok. Günde ortalama 32,8 dakika ile lider ülke biziz. Ortalarda olma, vasat bir yolda huzurlu bir şekilde yaşama gibi bir derdimiz yok. Ya düğünde zurnaya, hamamda kurnaya âşık oluyoruz ya da düğünde zurnadan, hamamda kurnadan şikâyetçi oluyoruz. Sonuçta derebeylerinin sınırları içerisinde kaldığımız sürece onlar için bir sorun oluşturmuyoruz. Çünkü artık insan olarak bize mutluluk veren eylemler, hayatımızdan çıkmıştır. Artık her an iç huzursuzluğumuz, içimizi kemiren kronik bir hastalığa dönüşebilir.

​Son zamanlarda bazı kişilerin çok uzun yolculukları yaya, bisikletle veya at sırtında yapmak istemelerinin bir sebebi de budur. Yani çevre ile, doğal hayatla, diğer insanlarla yakınlaşma, iç içe yaşama isteği ile dijital derebeylerinin köleliğinden uzaklaşma, tüketim kaygılarının önüne geçme ve daha doğal yaşama arzusu. Teknoloji, insan hayatını bu kadar sarıp sarmalamaya devam ettikçe önümüzdeki süreçte doğal yaşamı daha çok arar hâle geleceğiz. Ancak mevcut yaşam konforumuzdan ödün veremeyeceğimiz için geri dönüşü kabullenemeyecek ve sadece nostaljik anılarla yetinmek zorunda kalacağız.

Sağlıcakla kalınız.

İbrahim YERTÜRK

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yerelvanhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

van haber