Yıllardır süren acılar, hepimizin kalbinde izler bıraktı. Doğu’da bir evde gözyaşı, Batı’da bir yürekte korku eksik olmadı. Bu ülkenin dört bir yanında insanlar, birbirini anlamadan sadece konuştu; kimse birbirini gerçekten dinlemedi.
Oysa biz aynı toprağın çocuklarıyız. Dili farklı olabilir, kültürü farklı olabilir ama acısı aynı. Bu ülkede Kürt de var, Türk de var, Laz da, Arap da… Hepimiz bu bayrağın gölgesinde yaşıyoruz.
Barış istemek, cesaret değil; insanca bir beklentidir. Herkesin huzur içinde yaşamak istediği bir ülkede, kardeşlik üzerine konuşmak suç olmamalı. Farklılıklarımızı tehdit değil, zenginlik olarak görmek zorundayız.
Terörü de, kutuplaşmayı da reddediyoruz. Çünkü bu milletin evlatları artık kavga değil; güven, huzur ve anlayış istiyor. Bizi ayrıştıranlara değil, bizi birleştiren değerlere ihtiyacımız var.
Kalplerimizi kırmadan, birbirimizi dışlamadan, saygı içinde yaşadığımız bir Türkiye mümkün. Bu mümkünü gerçekleştirmek hepimizin görevi. Belki bugün değil ama bir gün, barış dili bu topraklarda galip gelecek. Ve o gün, kazanan hepimiz olacağız.