Ekonominin adını “denge” koydular ama halkın cüzdanında artık hiçbir denge kalmadı. Her ay açıklanan yeni fiyatlar, yeni zamlar, yeni bahaneler… Daha asgari ücrete zam konuşulmadan, market rafları çoktan kararını veriyor. Ekmek, süt, yağ, kira… Hepsi bir yarışta sanki. Yarışın adı: “Kim daha önce zamlanacak?”
Artık kimse “Zam geldi” demiyor. Çünkü zamlar bitmiyor!
Asgari ücret artmadan fiyatlar uçuyor, maaşlar açıklanırken marketler bir gece ansızın etiket değiştiriyor. Peki sonra? Asgari ücret artıyor ama alım gücü yerinde sayıyor. Kağıt üzerinde artış, mutfakta sıfır fark. İşte tam burada bir adaletsizlik başlıyor.
Bu ülkenin çalışanı alın teriyle kazanıyor, ama teri kurumadan kazancı eriyor. Çünkü fiyatların kontrolü yok! Çünkü birilerinin “zam” fırsatçılığına göz yumuluyor! Çünkü sistem, emekçinin değil, kazancını fahiş fiyatlarla artıranların yanında duruyor!
Devletin artık “önce fiyat istikrarı, sonra ücret artışı” modeline geçmesi şart! Yoksa bu böyle gitmez.
Her yıl aynı oyun oynanıyor:
➡️ Önce fiyatlar yükseliyor,
➡️ Sonra zam açıklanıyor,
➡️ En sonunda halk yine aynı noktada kalıyor.
Bu kısır döngü, sadece ekonomiyi değil, milletin sabrını da eritiyor.
Bir maaş artışı insanın yüzünü güldürmek içindir; ama bizde artık zam haberleri bile umut değil, endişe getiriyor. Çünkü herkes biliyor ki “zam” duyulmadan markette çoktan uygulanmıştır.
Artık kimse sadaka gibi verilen artışları istemiyor.
Halk, alın terinin karşılığını istiyor!
Asgari ücret, bir geçim ücreti olmalı; hayatta kalma ücreti değil!
