Yüzyıllarca öncesinden söylenmiş bazı sözleri her işittiğimizde hayretler içinde, hayran kalarak tekrar tekrar okuruz, dinleriz. Bu sözler düne ve bugüne hitap ettiği gibi güncelliğini kaybetmeden, hiç şüphesiz yarına da hitap edecektir. Çünkü büyüklerin sözleri de büyük oluyor. Hz. Mevlana'nın; ‘Dünle beraber gitti cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım bu güne dair’ sözünü de bu kategoride değerlendirebiliriz.
Ortaokul öğrencilerine mesleki tanıtım ve yönlendirme seminerleri yaparken öğrencilere sık sık şu iki soruyu sorarak başlıyordum. Birincisi “Sizce ilk robotu kimler icat etti?” Gelen cevaplar: “Amerikalılar”, “Japonlar”, “Çinliler” şeklindeydi. İkinci soru ise: “Sizce şu anda okulunuza en yakın robot yapan atölye nerede olabilir?” Bu soruya da; “İstanbul”, “Ankara”, “İzmir” şeklinde cevaplar geliyordu.
Gençlerimizin hiç birinin aklına hemen yanı başımızda “Hemşehrimiz” diyebileceğimiz bir uzaklıkta Şırnak ilimize bağlı Cizre ilçesinden, Dünya bilim tarihi açısından bugünkü ilk mekanik ve robotik makinaları icad ederek sibernetik ve robot bilimlerinin temellerini atan çalışmalar yapan ilk bilim insanı Cezeri’nin adı gelmiyordu. İkinci soru için verdikleri cevapta okullarına belki birkaç yüz metre uzaklıktaki bir meslek lisesinin öğrencilerinin mütevazi bir atölyede gece gündüz demeden, sabahlara kadar çalışarak, bazen başarının sevinciyle bazen de başarısızlığın sıkıntısı ile göz yaşlarını projelerine katarak robot yaptıklarından da haberleri yoktu. Sayısı iki elin parmaklarını geçmeyen bu fedakâr gençler sessiz sedasız bazen arı gibi havalarda, bazen de karınca gibi toprağın derinliklerinde yeni bilgilerle donanıyordu. Söylenecek sözleri yaptıkları çalışmalar idi. Ama çok yakınlarındaki gençler bile onlardan habersizdi. Bu eksiklik için birçok sebep sayabilirsiniz. Ama o iki sorunun cevabını kendilerine söyleyince verdikleri tepkilerden gençlerimizin çok büyük bir özgüven eksikliği ve önyargı ile kuşatıldığı belli oluyordu. Bu bakış açısıyla “Biz kim bu kulvarda at koşturmak kim, zaten yapıp üretiyor adamlar. Bizim için yapılanı alıp tüketmek neyimize yetmez?” mantığı hâkim oluyor. Gençlerimiz ömür boyu bir baltaya sap olamamanın ızdırabı ile baş başa kalıyor.
Kim ne derse desin, yapılan ulusal ve uluslararası teknolojik yarışmaların, en azından gençlerimizin tarumar olmuş özgüvenlerinin yeniden toparlanması ve beyinlerini bir örümcek ağı gibi sarmış olan önyargıların yok edilmesi için devam ettirilmesi gerekir, diye düşünüyorum. Çünkü bugün yeni şeyler söyleyenler, gecesini gündüzüne, alın teri ve gözyaşını emeklerine katıp fedakârlık yapan işte o gençlerimizdir.
Varsa sözümüz mutlaka söyleyelim. Sözümüz yoksa eğer, sözü olanları destekleyelim. O da olmazsa hiç olmazsa engel olmayalım. Çünkü gelecekteki dünyaya, sanal âlemin ve yapay gündemlerin büyüsüne kapılmadan her türlü sıkıntıyı aşarak yeni ve yenilik peşinde koşan, tüm gücüyle yeni şeyler ortaya koyanların sözleri egemen olacaktır. Geleceğe damgasını vuracak olanlar; teknolojide, eğitimde, ekonomide, tarımda, sanatta, sosyal hayatta kısacası yaşadığımız her alanda bu güne dair söyleyecek yeni sözleri olanlardır.
Sağlıcakla kalınız.
İbrahim YERTÜRK
ibryerturk@gmail.com